Kayıtlar

Çok önemli yazı

(belki  içimi dökme işini ciddi  manada artırmam gerekiyordur. bunu düşünüyorum birkaç gündür. ) Sevgili günlük, belki durgunluk artık benim hayatımın en önemli bir parçası olmuştur. o derece durgunum. buna alışık olmayan insanlar bana neyin var deyip duruyor. son zamalarda o kadar çok sende bir hal var iyi misin mesajı aldım ki..  gerçekten neyim var ? sosyal biri olmanın verdiği bir durumla yıllardır kalabalıklara karışıp da kendime gizlediğim o gerçekleri görmeye başladım belki.. öylece dalıp gittiğimde zihnim de dönen şey bu oluyor bu sıralar. o gerçeklerin ne olduğunu anlamaya çalışıyorum, dinliyorum ve sonuçların beni sessizliğe ve durgunluğa sürüklemesine izin veriyorum. inanılsın ki bu hiç kolay değil.  Tüm bunlar olurken, hayatımda yönünü bilmediğim,bilmeyi geç kestiremediğim gerçeklerle baş etmek de beni yoruyor sanki. Hani otuzuma artık yirmimden daha yakın olmanın verdiği sorumluluk ve ee ben bu yaşıma geldim ne yaptım diye düşünmenin verdiği yükle yorulu...

Dünyanın en güzel tınısını kaybetmek*

-Keşke bunlar olmasaydı, ruhumun iyilik haline dair umudum olabilirdi belki. Bazı cümleleri bazı insanlar kullanmasaydı canımın ta içi bu kadar sızlamazdı belli ki- Başlık çok kararında oldu. Zira herkes en güzel tınıyı en umulmadık zamanda kaybedebiliyor.      Dünyanın en güzel tınısından bahsediyorum. İçimden...İçimde neşelenen cıvıltılardan, her şeye rağmen umut dolu olan o güzel tınıdan. Sanki o tınıyı alıp yerine karanlığı, soğukluğu, umursuzluğu koydular.      Ne kadar duygusal olmamaya çalışsam da elimde patlayan şeylere iç çekmekten kendimi alıkoyamadığım bir zaman diliminden yazıyorum bunları :) Allah'ım hepimizin imtihanı başka başka Sen bize selamet ver demekten ve gece yastık kılıfını ıslatan gözyaşlarımı gündüz kalbime boca etmekten öteye gitmiyorum. Bir kaybın mı bir kazanışın mı içindeyim bilmiyorum.     Sevgili internet günlüğüm, ajandama yazdıklarımı sana yazamadığım için bir miktar üzgünüm aslında. En dramatik şarkıları dinl...
'İçimi dökecek kelimeleri bulmakta zorluk çekiyorum artık. Aslında sadece dışarıya susmadım, içime kendime de  sustum. Eskiden yürürken kendimle konuşurdum, içimi anlamaya çalışırdım artık bunların hiçbiri kalmadı. Sessiz biri oldum. Kaç hevesin kursağımda kaldığını bilmiyorlar da o sonradan böyle oldu, bizden uzaklaştı diyorlar.' dedi. Bu cümlelerini kendimle mukayese edebilecek zamanım vardı bugün. Oturdum mukayese ettim. Ben neden sustum, neden soldum. Şimdi  tüm bunları orta şekerli kahveyle, kasvetli bir havada yazıyorum. Kasvetli kelimesi belki de  çok uygun değil ama benim  zihnim ve kaygılarım için en uygun kelime budur. Muhakkak budur.  Yıllar önceyi düşünüyorum. Şuan bulunduğum yer benim için çok büyük bir nimet. Yıllar önce buralar benim için hayaldi mesela.. Ben yol alamıyorum sevgili okur. Yaşım büyüyor, günler geçiyor, her saniye bir şeyler oluyor ama ben yol alıyorum. Şükürsüzlük etmemek için ellerimi açıp şükür  üzere şükür ediyorum, samimiy...

hezârpâre

 Beklemek üzerine felsefe kitabı olduğum(uz) doğru sevgili okur.  Nerelerdeydim? İnan bende nerelerde olduğumu bilmeyeceğim yerlerdeydim. Daha doğrusu nerede olduğumu sorguladığım, zaman zaman istemediğim, hatta hep en çok gitmek istediğim yerdeydeydim. Yorgundum -ki hala yorgunum-, bir  savaşın izlerini temizledim -ki hala izlerini görüyorum-, bir buhranla cebeleştim - ki hala cebelleşiyorum.- Omuzlarımdaki yükü anımsıyorum hergün, yaşamak bir adım daha zorlaşıyor o zaman. Yaşamak ne zaman zorlaşsa buraya geldim. Paylaşamadım çok şeyi sadece yazdım. Bazen sadece tek bir kelime yazdım. Acı yazıp devamına sonu gelmeyen nokta koymuşum mesela. Acı.................... Beklemek üzerine felsefe kitabıydık dedim ya hani. Bekliyorum sevgili okur. İnan bana her şeyi bekliyorum. Nefes alıyorum ama ne için, gitmek istiyorum ama ne için, önemsiyorum ama ne için.  Ben böyle değildim. Çiçekler açardı elime değince, baktığım yer umutlanırdı. Sözlerim tesirliydi benim. Şimdi sadece ...

Dünyâda insana en çok azâb veren şey, meşrebine uymayan kişi ile berâber olmaktır.*

2022'ye girerken herkes dileğini yazmıştı, bende onları okumuştum. 2020-2021 gibi olmasın, şu olsun, bu olsun.. Ben hiç telaşsız girmiştim 2022'ye. Zaten olması gerekende bu değil miydi benim gibi düşünenler için. Birbiri ardınca devam eden günlerde rakamlar değişiyor, ben değişmedikten, yenilenmedikten sonra temennilerim olsa, harekete geçmesem ne çıkar diye düşünmüştüm. Ama sanki bu yıl benimde o çok bilmişler gibi 2022'yi heyecanla hevesle karşılamam gerekirmiş hissiyatı geldi oturdu içime. Ocak'tan beri iflah olmaz yaralar aldım sanki. Yani bencesi böyle, her halimize şükretmeyi unutmayarak düşünüyorum tabi bunları. Nerede düşünüyorum biliyor musunuz, beni kahveye davet eden arkadaşımı beklerken düşünüyorum. "Evlerinde vakarla otururlar" ayetini aklımın baş köşesine koyduğum ve hiç yere dışarı çıkmayayım dediğim zamanların birinde, ısrarlar üzerine ya da mecburen yapılması gereken işler üzerine dışarı çıkmayı düşünen ben, bir yandan da okuduğu yılların eme...

Sevgili Günlük;

Bazı şeylerden anlam çıkarmak, beni düşünmeye itecek olaylar bulmak için aktif olduğum günlerden biriydi belki yine..  Bu işlek caddede beklemem istendiğinde her seferinde telaş içinde oluyorum. Çünkü trafik polisleri mütemadiyen plakaların sonuna bekleme yapma cümlelerini ekliyor alel acele. Ve beni almaya gelen araca binerken benim de elim ayağım birbirine dolanıyor. Bu hep böyle oluyor.. Nerede beklersem, arabaya direkt binebilirim hesabı yaparken, kalabalığın çokça olduğu bir mağazanın çıkışında sağda, renkli balonların yanına geçiyorum istemsiz. Pop müzikleri duyuyorum, popcorn yazan paketi elinde tutan çocuk bağırarak ağlıyor, annesi kolundan tutup bu kalabalık mağazaya sürüklüyor. Omuzları düşmüş, yaşı kırkı geçmiş bir amca kafasını sağa yatırmış yürüyor, dershaneden çıkan kalabalık grup yüksek kahkahalarla şakalaşıyor.. Nerede kaldı diye yolları gözlüyorum. Art arda gelen otobüsleri okuyorum. O sırada aniden yavaş bir müzik çalıyor mağazada. Hatırlıyorum bu şarkıyı.. 'Elimi...

Yıldız;

Bu sabah kendime şu sözleri armağan ettim,      "virandır bahçenin gülleri viran     ölür mü dünyada dengini bulan?" Sabah saatleri bereketi kadar çarçabuk geçmesiyle de ünlü şu sıralar benim hayatımda. Nerede olursam olayım tutamıyorum zamanı. Ya yarım kalıyor işlerim ya da hiç başlayamıyorum. Buralara uzun zamandır uğrayamayışım, yarım kalmış yazılar hep bundan. Bu da nasip. Şeyhim öyle söyledi.  Şu karşı binada ki kızın sarı servisinin gelmesini beraber bekledik. Ben içerdeydim, onun nefesiyle yaptığı dumanları izledikçe tüylerim diken diken oldu. Bu okullulardan en çok onun hayatını merak ediyorum. Onun servise bindiğini yakalayabildiğim zamanlarda, zihnine, gönlüne, derslerine dua ediyorum. Bu da nasip. Şeyhim öyle söyledi. Siz şimdi diyeceksiniz ki, vaktinin yetmemesine sebep olan şeyler bazı boş uğraşların olabilir mi? Olabilir. Şeyhim de tam bundan bahsetti. Oturduk, ben ellerimi ovuşturdum, şeyhim beni süzdü. İsmimi tekrar etmemi istedi. Üç kez söy...