Yıldız;

Bu sabah kendime şu sözleri armağan ettim,
    "virandır bahçenin gülleri viran
    ölür mü dünyada dengini bulan?"
Sabah saatleri bereketi kadar çarçabuk geçmesiyle de ünlü şu sıralar benim hayatımda. Nerede olursam olayım tutamıyorum zamanı. Ya yarım kalıyor işlerim ya da hiç başlayamıyorum. Buralara uzun zamandır uğrayamayışım, yarım kalmış yazılar hep bundan. Bu da nasip. Şeyhim öyle söyledi. 

Şu karşı binada ki kızın sarı servisinin gelmesini beraber bekledik. Ben içerdeydim, onun nefesiyle yaptığı dumanları izledikçe tüylerim diken diken oldu. Bu okullulardan en çok onun hayatını merak ediyorum. Onun servise bindiğini yakalayabildiğim zamanlarda, zihnine, gönlüne, derslerine dua ediyorum. Bu da nasip. Şeyhim öyle söyledi.

Siz şimdi diyeceksiniz ki, vaktinin yetmemesine sebep olan şeyler bazı boş uğraşların olabilir mi? Olabilir. Şeyhim de tam bundan bahsetti. Oturduk, ben ellerimi ovuşturdum, şeyhim beni süzdü. İsmimi tekrar etmemi istedi. Üç kez söyletti, içindeki kelimeleri bulmamı istedi. "ev, sev, evde.." Ben ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışırken, Şeyhim mesaj aramak senin işin dedi gülerek. Sıkıntılarımı yoklamamı istedi, anlattım. Anlatırken bir kaç yaş süzülmesine mani olamadım. Şeyhimi dinlerken, dalıp gitmelerimde parmak şıklatmasıyla kendime geldim. 

"Yıldızını buldun mu?"
Biraz bekleyip, sahabilerden bahsettiğini farkettim. Benim yıldızım kimdi? Kimin yaşamı, fedakarlığı, sefası, cezası beni kendime getirecekti? 
Bilmiyorum diyebildim sadece, elime telefonu verip sohbet dizileri gösterdi. Dinle en baştan anla diyerek elimi sıktı. 
Bulabilecek miydim yıldızımı bilmeden içim huzur doldu o an. Yeni niyetlere çıkmam için şeyhimin sözlerini dikkatle dinlemeye koyuldum. "Yıldızını bulursan, o bahsettiğin manevi boşluğunu doldurmaya başlarsın. İçin ölmez." 
İnsanın içinin ölmesi, sadece manevi boşlukla mı olur diye düşünürken, "seninki biraz da mizaç, dengede kalmaya adapte olman gerek" cevabıyla acaba sesli mi düşündüm diye yere çevirdim gözlerimi.

Kalkmak için izin isteyip çayından son yudumu içti tebessüm etti, 
"biliyor musun, ismini taşıdığın sahabi annemiz de çabuk kızarmış, ufak şeylere gücenirmiş ama latifeden de pek hoşlanırmış. Araştır istersen." 
Selam verip çıktı, gayri ihtiyari elimdeki telefona gelen bildirimle irkildim.

" Ashabım yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayete erersiniz. (Beyhaki, el- Medhal)"



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kalk Kudüs’e gidelim sevgilim. .

Vesile;