Dünyâda insana en çok azâb veren şey, meşrebine uymayan kişi ile berâber olmaktır.*

2022'ye girerken herkes dileğini yazmıştı, bende onları okumuştum. 2020-2021 gibi olmasın, şu olsun, bu olsun.. Ben hiç telaşsız girmiştim 2022'ye. Zaten olması gerekende bu değil miydi benim gibi düşünenler için. Birbiri ardınca devam eden günlerde rakamlar değişiyor, ben değişmedikten, yenilenmedikten sonra temennilerim olsa, harekete geçmesem ne çıkar diye düşünmüştüm.
Ama sanki bu yıl benimde o çok bilmişler gibi 2022'yi heyecanla hevesle karşılamam gerekirmiş hissiyatı geldi oturdu içime. Ocak'tan beri iflah olmaz yaralar aldım sanki. Yani bencesi böyle, her halimize şükretmeyi unutmayarak düşünüyorum tabi bunları. Nerede düşünüyorum biliyor musunuz, beni kahveye davet eden arkadaşımı beklerken düşünüyorum. "Evlerinde vakarla otururlar" ayetini aklımın baş köşesine koyduğum ve hiç yere dışarı çıkmayayım dediğim zamanların birinde, ısrarlar üzerine ya da mecburen yapılması gereken işler üzerine dışarı çıkmayı düşünen ben, bir yandan da okuduğu yılların emeklerini almak için sınavlara giriyor ahali.. Allah hepimizin içini bilendir. Yanlış yollara sevketmesin kimseyi. 
Bir şey içer misiniz, bekliyor musunuz sorusuna açık çay alabilir miyim diyerek kapıya doğru baktım, erken de gelmedim halbuki. Neyse ben Meydan Cami'den çıkan amcalara bakarak düşünmeye devam edeyim. Ne diyordum, sene başından beri iflah olmaz yaralar aldım. Yani bence iflah olmaz. Bilemiyorum, düzlüğe az kalmıştır belki... Aslında bazı olaylar düşünce yapımın şekillenmesi için o kadar iyi oluyor ki.. Şükür diyeyim, başka ne denebilir. Her düşüncenin sonu ya şükre bağlanır ya da gözyaşına. O kadar insan arasında kendimce iflah olmaz ama başkaları için bu kadar duygusallık fazla diyecekleri sebeplere ağladığım günleri geçeli çok oldu. Herkesin kederi kendine en büyük, herkesin imtihanı kendine çetrefilli ahali. Yargılamayın :) 
Kapı açılınca çalan zil sesiyle kafamı çevirdim, nasılsın cümlesinde ki durgunluğu sezip anlat diyerek devam ettim. 
Çalıkuşu Feride ne demişti biliyor musun diyerek telefondan okudu metni; 
'Ait olduğu yerde atar insanın yüreği. Kimi zaman anne sıcağıdır evi kimi zaman yar göğsü. Bir gün bir şey olur kovulursun kalbinin attığı yerden. Hüznün baş kalesidir artık evim dediğin yer. Kovulmuşsundur en sevdiğinin yüreğinden. Kanatları gövdesine yapışık bir kuş misali, ağacın en yüksek tepesinde unutulmuşsun gibi. Bir rüzgar eser her şey geçer. Alıştır kendini.'
"Ben alışamıyorum. Yürüyorum, okuyorum, bakıyorum, nefes alıyorum, resimleri boyuyorum ama alışamıyorum." Bu cümlesine ne derim bilemedim, o an çalan müziklerin değişmesi gerektiği geldi aklıma, çünkü nasılsa tam da dert ettiği yerden söylüyordu Cengiz Özkan.
Sanmayın ki yalnızca yar evinden, aile evinden kovuldu. Umduğu dağlara kar yağdı onun, beklenti dağının gölgesinde ezildi biraz, güven duyduğu yerlerden sınandı.. Susarak karşılık verdim her cümlesine, peçeteyi ona doğru ittim, sadece dinledim, kafamı salladım, gözlerimi kapayıp açıp başımı yana yatırdım, seni anlıyorum, seni biliyorum edasıyla. Sadece sustum, o anlattı ben dinledim. Benimde şu derdim vardı diyemedim, o olayın şu versiyonuyla bende karşılaştım diyemedim. Defalarca yarı yolda kaldım da diyemedim. "Herkes beni yarı yolda bırakıyor ya Ali, bu çok zor" diyen şairi hatırlattım kendime. Sadece dinledim, dualı cümleler kurdum en son. Kahvenin son yudumlarında bana gelen konuyu geçiştirmek için ülke gündeminin anlamadığım kısımlarını sordum, kapitalizmden bile konuştuk, ben içimi açmaya hiç yeltenmedim. O gelmeden kendimi yeterince sorguya çekmiştim zaten, ne işe yarayacaktı şimdi konuşmaya başlamam. 
Kalktık, ben beni açması için camiye yöneldim, o konuşmanın verdiği bir parça rahatlıkla işlerini halletmeye yöneldi. Yürürken ardımda benimle gelen düşüncelerle tuttum en uzak caminin yolunu.

Sevgili kendim, insanlarla konuştuklarınla sınanacak değilsin bir ömür boyu, lütfen güvenini, ümidini, neşeni kaybetme. İçinin en içini bilen, yaptıklarının önünü arkasını, niyetini en iyi bilen muhakkak ki O'dur. 

Rabbim, ruhu daralan arkadaşlarıma ve tüm kullarına şifa ver. 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kalk Kudüs’e gidelim sevgilim. .

Vesile;