Kalbine Dön!*



Bilmem kaç zamandır içimde bitmek bilmeyen garip hisler var, hepimizin bitmek bilmeyen derdi tasası var. İçimde bitmek bilmeyen sorular var ve ben nasıl ağzımdan çıkan kelimelerle insanlara bu soruları soramıyorum? Nasıl olur da zihnimde ağırlık yapan şeyler beni hülyalardan hülyalara götürür. Geceleri beni uyumakta zorlandıran yahut hiç yoktan uykunun en naif yerinde birden uyandıran bu şeyin adı ne?
Sığınacak birini arıyorum dedim geçen gün. Artık kimse kimseye yetmiyor. Bazı anlar insanın basireti bağlanabiliyor ama Allah güzel Allah. Nahl suresinin 53. Ayeti çıktı karşıma.“Üstelik, sizde nimet namına ne varsa hepsi Allah’ındır. Yine, size bir sıkıntı dokunduğu zaman da yalnız O’na sığınırsınız.”
İnsanın basireti bağlanıyor demiştim ya hakikaten bazen öyle dehşetli bağlanıyor ki gerçeği görememekte ısrarcı oldum. Ağladım ağladım. Bu ayet-i kerimenin anlamını kavrayamadım. Sosyal mecra var ya hani. Instagram, twitter oralarda dolandım da durulamadım. Bağımlılık dönemi geçirdim belki kim bilir. Kaç zaman geçti böyle bir bilseniz. Kaç zamana çöp gözüyle bakıyorum bir bilseniz. İşte o vakitlerde farz ibadetlerinden olan namazım, miracım öyle gözüme büyüdü öyle nefsime ağır geldi ki. Ezanı duyuyorum ama… Allah hepimizi affetsin.


Allahın bildiği her şeyin bazısını kuldan saklayacak değilim. İçimin sızısı hiç bitmedi. Vakit namazlarının sadece farzlarını kılmaya başladım. Sonra acaba sünneti terk ediyor muyum diye kendi kendimi yedim ama hiç bi şey yapmadım. İçim bunaldıkça kalbimi hissetmemeye başladım. Ciddiyim. Kafamda sürekli Müslüman umutlu,mutlu olmalı ama nasıl soruları dönüyordu.Nasıl diyorum hala. Üretemeyen bir kul kıvamında bir kızdım. Ki bu hayatta en çok  korktuğum şeylerden biri de kimlik müslümanı olmaktır ve giderek Allah muhafaza etsin o yolda olmaktan da korkuyordum aslında.
Duyduğum bi sabah namazı saat 04:50 sıraları, nefsim başımda dikilip kalkmamam için ısrarlarda bulunuyor ama işte şükür ki o zaman kalbimde bi kıpırtı var. Bi şekilde kalkıp sadece farzını kılmaya niyetlendim. Uzun müddet boşluğa bakıp namaza niyet edecekken ağzımdan sabah namazının sünnetine diye niyet çıktı. Allah kabul buyursun o lezzetli namazı. O namazdan sonra fark ettim ki dua etmeyi unutmuşum. Bin bir zorlukla dua ettim. Başladım Allahım beni güzel bi dönüşle sana döndür demeye. Bi daha dedim bi daha dedim. Art arda söyledim. Seccadeyi toplayıp doğrulurken Kur’an-ı Kerim mealini görüp elimi uzattım. Kapağındaki harflerde parmağımı gezdirirken açtığım sayfadaki ilk ayetin bana yol göstermesini istedim. Oysa ayetlerin hepsi bir yola gitmiyor mu? Taha suresi 17. Ayeti okudum. “O sağ elindeki nedir ey Musa?” Düşündüm ama inanın anlamlandıramadım. Uyudum. O gün içerisinde youtube mecrasında gezerken bi video ilişti gözüme. Müfti Menk hocanın sohbetinden bi kesit. "Namazda acele etmeyin!" Hepimiz nasiplenelim.



Ben 17. Ayeti anlamlandıramamıştım ama dedim ya Allah güzel Allah. Kalbim kıpırdadı.Sığınılacak kim dedim? Allah. Ağladım. Allah idrakimizi artırsın.
Ben kalbimdeki o kıpırtı hiç gitmesin istiyorum. Bundan sebep günde zibilyon tane saçmalıkla göz göze geldiğim telefon, internet ve sosyal mecra orucuna karar kıldım. Belki sizin duanızdan da nasip alırım bu yazdıklarımdan sonra. Belki benim gibi kayıplardasınızdır da sığınmanız gereken yeri kavrayamamışsınızdır belli mi olur. Bir duadan nasip alırız belli mi olur.

 Hem Allah güzel Allah vesselam..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kalk Kudüs’e gidelim sevgilim. .

Vesile;